OSMANLI
DEVLETİ’NDE HAVACILIK FAALİYETLERİ
Montgolfier kardeşlerin 5 Haziran 1783
yılında Fransa’da balonlarının içerisine sıcak hava doldurarak yaklaşık 2
kilometre civarında bir yolculuk gerçekleştirmeleri sivil havacılık
faaliyetlerinin başlaması adına ilk adımlardan biri olmuştur. İlk havacılık
hukuku kuralları bu girişiminden sadece bir yıl sonra hayata geçirilmiştir.
Daha sonra ise havacılık faaliyetleri 1903 yılında Wright kardeşlerin motorlu
uçağı kısa bir süre uçurduktan sonra sağlam bir şekilde inmeleri ile gelişme
göstermeye başlamıştır. Başlangıçta sportif amaçlı kullanılmaya başlayan
uçakların daha sonraki yıllarda ticaret ve askeri alanlarda da kullanılması
gerektiği düşünülmüştür.
Osmanlı
Devleti’nde Havacılık Teşkilatının Kurulma Süreci
Osmanlı Devleti’nde ilk defa havacılık
faaliyetlerinde bulunanlar, Hazerfan Ahmet Çelebi ve Lâgarî Hasan Çelebi’dir.
1010 yılında ise, Farablı İmam İsmail Cevheri uçma denemesinde bulunmuştur.
İsmail Cevheri, Gazneliler döneminde doğmuş, İlahiyat, Fizik Edebiyat, Tabii
Bilimler ve Matematikle ilgilenen Türk bilginidir. Çeşitli çalışmalardan sonra,
kendi yaptığı kapı benzeri kanatları kollarına bağlayarak Nişabur Ulu Camii
üzerinden kendini boşluğa bırakmıştır. İsmail Cevheri bu uçuş girişiminde
hayatını kaybetmiş ve bilinen ilk Türk hava şehidi olmuştur. 1632 yılında ise
Hazerfan Ahmet Çelebi uçuş girişiminde bulunmuştur. Lodoslu bir havada Galata
Kulesi’nden kuş kanatlarına benzer bir araç takıp kendini boşluğa bırakan ve
uçarak İstanbul Boğazı’nı geçerek 6000 m. ötede Üsküdar’da bulunan Doğancılar’a
inen Hazerfen Ahmet Çelebi, Türk havacılık tarihinin en kayda değer
simalarından birisidir. Bu uçuş hakkındaki belgeler şimdiye kadar sadece Evliya
Çelebi’nin Seyahatname’sinde verdiği bilgilerden ibarettir:
“Evvela,
Okmeydanı’nın minberi üzerinde, rüzgârın şiddetinden kartal kanatları ile
sekiz, dokuz kere havada uçarak talim etmiştir. Sonra Sultan Murad Han
Sarayburnu’nda Sinan Paşa Köşkü’nde seyrederken, Galata Kulesi’nin ta
tepesinden lodos rüzgârı ile uçarak, Üsküdar’da Doğancılar meydanına inmiştir.
Sonra Murad Han, kendisine bir kese altın ihsan ederek: “Bu adam pek korkulacak
bir adamdır. Her ne isterse, elinden geliyor. Böyle kimselerin durması doğru
değil.” diye Cezayir’e sürmüştür. Orada vefat eyledi.”
Lagari Hasan Çelebi ise füzeciliğin
atası sayılmaktadır. Füze ile uçan ilk Türk’tür. 1633 yılında IV. Murad’ın kızı
Kaya Sultân’ın doğduğu gece yapılan şenlikler sırasında kendi yaptığı füzeyle
uçuş gerçekleştirmiştir. Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi’nde anlattığına göre,
Hasan Çelebi 50 okkalık barut macunu dolu 7 kollu olan bir fişeğe binerek
yardımcılarının ateşlemesiyle uçmayı başarmıştır. Füzenin barutu bitince de
daha önce hazırlamış olduğu kanatları açmış, Sinan Paşa Sarayı önünde denize
inmiştir. Bu gösteri üzerine IV. Murad tarafından mükâfatlandırılmış, sipahi
sınıfına yazdırılmıştır. Daha sonra Lagari Hasan Çelebi Kırım’a gitmiş ve
Selâmet Giray Hanın yanında ölmüştür.
Fotoğraf
– Lagari Hasan Çelebi’nin uçuş denemesi.
Osmanlı Devleti’nde ilk balon uçuşu 1785
tarihinde gerçekleşmiştir. Hatta İstanbul’dan havalanarak Bursa’ya iniş yapan
balonu gören Bursa halkı günahlarından dolayı Hz. Peygamber’in onları
cezalandırmaya geldiğini düşünmüştür. Balonla ilk uçan Türk devlet adamı
Polonya Elçisi İbrahim Paşa’dır. 1789’da Varşova’da balon uçuşu yapmıştır. Daha sonra III. Selim, Sultan Abdülmecit ve
Sultan Abdülaziz Dönemi’nde de balonla uçuşlar gerçekleştirilmiştir. Burada
önemli olan nokta ise şudur; Osmanlı Devleti idarecileri yaşanan teknik
gelişmelere olan ilgilerinin olumlu olduğudur.
1909 yılının Aralık ayında Fransız
Baloncu Barbout’un İstanbul ve İzmir’ deki uçuş gösterilerinin ardından,
tayyareci Voisin ve Bleriot da İstanbul’a gelerek uçuş gösterileri yapmıştır.
Bu uçuş gösterimleri daha çok hava araçlarının tanıtımı ve pazarlaması için
yapılmıştır. Bu uçuş gösterilerinden etkilenen Osmanlı Devleti bir kurul
kurularak rapor hazırlanmasını istemiştir. Binbaşı İzzet, Kolağası Hüseyin
Hüsnü, Kolağası Cemil’den oluşan bir kurul tarafından bir rapor hazırlanmıştır.
Rapor da uçağın çok önemli bir buluş olduğu, bugün düşünülmese bile yakın
zamanda muharebe meydanlarında uçakların kullanılabileceği, bu gelişmelerin
gerisinde kalmamak için Osmanlı Devleti’nin tedbir alması önerilmiştir.
1910 senesinde hava araçlarında büyük
bir gelişme devresi yaşanmıştır. Bu tarihten sonra tüm devletler ordularında
hava kuvvetleri teşkilatını oluşturmaya başlamışlardır. Türk Hava Kuvvetleri de
1911 yılında kurulmuştur. 29 Eylül 1911 yılında İtalyanların Osmanlı toprağı
olan Trablusgarp’ı işgal etmesiyle başlayan Trablusgarp Savaşı uçağın
kullanıldığı ilk savaş olmuştur. Osmanlı ordusu ise ilk uçak düşüren kara
savunmacısı olarak tarihe geçmiştir. Avrupa’da askeri amaçla kullanılmaya
başlayan hava araçları Osmanlı Devleti içinde gerekli hale gelmeye başlamıştır.
Özellikle bu gerekliliği Trablusgarp Savaşı’nda gören Osmanlı Devleti’nde ise
havacılık alanında ilk adım 1911 yılında atılmıştır. 1911 yılında Fransa’ya
Yüzbaşı Mehmet Fesa ve Teğmen Yusuf Kenan uçuş eğitimi alması için gönderilmiştir.
Eğitim için Fransa’ya giden Fesa Bey ilk kez uçuş gerçekleştiren Türk pilot
olmuştur. Bundan sonra ise Muavenet-i Millîye Cemiyeti’nin maddi desteği ile
gelişmesini sürdürmüştür. Daha sonra bu cemiyetin de destekleri ile teyyare
ianesi (uçak yardımı) adı altında bir kampanya başlatılmıştır. Bu kampanyaya
başta Sultan Mehmet Reşad ve Mahmut Şevket Paşa olmak üzere ordu mensupları ve
halkta destek vermiştir. Bu maddi destekler ile istenilen para toplanarak uçak
alımı için girişimler başlatılmıştır.
20. yüzyılın ilk yıllarında Avrupa’da
gelişme göstermeye başlayan havacılık Osmanlı Devleti’nin de ilgisini çekmiş ve
Mahmut Şevket Paşa havacılık alanında teşkilatlanma görevini Yüzbaşı Süreyya
Bey’e vermiştir. Süreyya Bey’in bu göreve atanması ile bu alandaki çalışmalara
belli bir düzen getirmiştir. Bu çerçevede 7 Şubat 1912’de uçaklara dair işler
Kıtaat-ı Fenniye şubesine devredilmiştir. Daha sonra Süreyya Bey’in de
önerisiyle 11 Mart 1912 tarihinde Kıtaat-ı Fenniye Müfettişliğine bağlı bir Havacılık
Komisyonu kurulmuştur. Komisyonun başkanlığına Süreyya Bey, üyeliklerine de
Kıtaat-ı Fenniye şube başkanı İstihkâm Kaymakamı Refik ve İstihkâm binbaşıları
Mehmet ve Zeki Beyler getirilmiştir. Bu komisyon havacılığın ilk oluşumlarından
biri olmuştur. Kısa bir zaman diliminde, Süreyya Bey Yeşilköy’de Atatürk
Havalimanı'nın hemen yanında Tayyare İstasyonu olarak bilinen Türk Havva
Kuvvetleri’nin ilk üssünü ve okulunu 1912 yılında kurmuştur. Bu yılın içinde
toplamda 17 uçak ithal edilerek, istasyon ve okul göreve başlamıştır. Osmanlı
Devleti'nin yönünü havacılık alanına çevirmesi ile dünyada havacılık sektörünü
oluşturan ilk devletlerden biri olmuştur. Osmanlı Devleti’nde başlayan sanayileşme
faaliyetleri Trablusgarp, Balkan ve I. Dünya Savaşları yapılan atılımların
önünde engel olmuştur. Hatta Balkan savaşlarında pilot eksikliği yüzünden keşif
uçakları kullanılamamıştır. Kısa sürede gelişme gösteren havacılık faaliyetleri
ilk başta keşif amacıyla kullanılmaya başlanmış daha sonra ise savaş
alanlarında bomba atma ve yıldırma amacıyla kullanılmaya başlanmıştır.
Balkan
Savaşları’nda Osmanlı Devleti’ndeki Havacılık Faaliyetleri
Balkan Savaşları’nın ilk yarısında Hava
Kuvvetleri yeni bir yapılanmaya girmeye başlamıştır. Savaş sırasında hem keşif
uçuşları yapılmaya çalışılmış hem de Yeşilköy’deki Uçuş Okulunda uçuş
eğitimleri verilmeye çalışılmıştır. Bu faaliyetlerin yanı sıra Osmanlı Havacılığı'ndan daha tecrübeli ve teşkilatlanmasını tamamlayan ülkeler olan
Almanya, Fransa ve Avusturya’dan teşkilat yapıları hakkında talimat ve
nizamnameler hazırlanmıştır. Hazırlanan bu talimat ve nizamnameler ile Türk
Hava Kuvvetleri’nin teşkilat yapısı kurulmaya çalışılmıştır. Birinci Balkan
Savaşı’ndan sonra Osmanlı Devleti hem kendi varlığını göstermek hem de uçak maliyetini
karşılamak amacıyla İstanbul – Kahire arasında uçak seferleri düzenlemiştir.
İlk iki sefer sırasında yaşanan kazalarda mürettebat ölmüş olsa da, uçakların
geçtikleri bölgelerde halk uçaklardan etkilenmiş ve yeni uçak alınması için
oluşturulan kampanyalara destek vermişlerdir.
Balkan Savaşları’nın ikinci devresinde
küçük olmasına rağmen iş yapabilecek bir hava kuvveti meydana gelmeye
başlamıştır. Bu devrede Türk pilotları bazı uçuşlar gerçekleştirerek Bulgar ve
Yunan Orduları hakkında önemli bilgiler gözlemlemişlerdir. Uçuşların bazılarını
Fransız ve Alman pilotlar yapmasına rağmen yeteri kadar faydalı olamamışlardır.
Fransız pilotları ise Osmanlı ordusunda bir güvensizlik oluşturmuşlardır. Bunun üzerine sözleşmeleri feshedilerek
ülkelerine gönderilmişlerdir. Alman havacılar ise getirdikleri uçaklarla
uçmayıp kendi istekleri ile ülkelerine geri dönmüşlerdir. Bütün uçuşları artık
Türk havacıları yapmıştır. Daha sonra ise 29 Eylül 1913 yılında imzalanan
İstanbul Antlaşmasıyla birlikte Balkan Savaşları’ndaki havacılık faaliyetimiz
sona ermiştir.
Birinci
Dünya Savaşı Sırasında Osmanlı Devleti’nde Havacılık Faaliyetleri
Birinci Dünya Savaşı
başladığı sıralarda Osmanlı Devleti de havacılık alanında yeni teşkilatlanmaya
başlamıştır. Bundan dolayı yeterli personel ve teçhizat bulunmuyordu.
Başlangıçta 10 pilot ile savaşa katılan Osmanlı hava kuvveti savaş sonuna doğru
sayısını 100’e yükseltmiştir. Osmanlı Devleti’nin Almanya ile ittifak
kurmasından sonra hava kuvvetinin yönetimi de Almanlara bırakılmıştır. Birinci
Dünya Savaşı’nda havacılık alanında başta Osmanlı Devleti’nin başarılı
faaliyetleri olmuştur. Özellikle keşif uçaklarının yapmış olduğu keşifler ile
İtilaf Devletleri’nin çıkarma yapacağı yerler ve savaş planlarının önceden
tespit edilmesiyle birlikte Osmanlı ordusunun hazırlık yapmasına önemli katkısı
olmuştur. Ancak ilerleyen savaş yıllarında Osmanlı havacılığı çok sıkıntılı
dönemler geçirmiştir. Zira Almanya’dan istenen; malzeme, uçak ve teknik
personeli yeteri kadar, istenen zamanda ve istenen yerde hazır bulundurmak
mümkün olmamıştır. Almanların peşin ödeme talebi de isteklerin tesliminin
gecikmesine neden olmuştur. Mondros Ateşkes Antlaşması’nı takiben Filistin’de
bulunan hava gücü Konya’ya, Irak’ta bulunan hava gücü Elazığ’a ve diğer cephelerden
gelenler İstanbul’da toparlanmıştır. İstanbul’un işgali Osmanlı Türk
havacılığını olumsuz etkilemiştir.
30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros
Ateşkes Anlaşması sonrasında Kuvayı Havaiye Müfettişliği ve teşkilatı tamamen
dağıtılmıştır. Müttefik kuvvetlerin İstanbul’u işgali sonrasında Yeşilköy
Tayyare İstasyonu da işgal edilmiştir. Burada bulunan uçak ve malzemelerden işe
yarayacak olanlar Türk havacıların gayretleri ile Maltepe İstasyonuna
gönderilmiştir.
Milli
Mücadele Döneminde Havacılık Faaliyetleri
Kurtuluş Savaşı’nın silahlı
mücadelesinin başladığı yıllarda hem hava kuvvetleri hem de havacılık okulu
lağvedilmiş bir konumdaydı. Ancak milli mücadele döneminde işe sıfırdan
başlamak yerine eldeki kaynaklardan en iyi şekilde faydalanılma yoluna
gidilmiş, Konya ve Adana’da ki filolar önemli birer kaynak olmuştur. Eğitim
noktasında kurumsal veya eğitim diliyle resmî bir teşkilatlanma yerine resmî
olmayan bir teşkilatlanma tercih edilmiş, Avusturyalı eğitmen Yüzbaşı Hawkman
Hari ve Vecihi Hürkuş eğitim noktasında önemli isimler olmuşlardır. Türk
Kurtuluş Savaşında demir yolu ile beraber düşman keşifleri noktasında
Osmanlı’dan kalan hava kuvvetleri TBMM’ye yardım etmiştir. Özellikle Sakarya
Savaşları ve Başkomutanlık Meydan Muharebelerinde uçaklarımız önemli etkiler
yaratmıştır.
Fotoğraf
- Vecihi HÜRKUŞ
1933 yılında ise bugünkü Devlet Hava
Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürlüğü’nün de başlangıcını oluşturan Hava
Yolları Devlet İşletme İdaresi kurulmuştur. Dünya sivil havacılığının hızlı bir
gelişme göstermesi dolayısıyla uluslararası ilişkilerin düzenli bir şekilde
yürütülmesi ve denetlenmesi için 1954 yılında Türkiye’de “Sivil Havacılık
Dairesi Başkanlığı” adıyla faaliyete başlamış olan ve 1987 yılından itibaren
yeniden teşkilatlandırılan bugünkü adıyla “Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü”
kurulmuştur.
Değerlendirme
Havacılık faaliyetleri ilk olarak
sportif faaliyetlerde kullanılmaya başlanmıştır. Ancak daha sonra ticaret ve
askeri amaçla kullanılabileceği fark edilmiştir. 1911 yılında ilk defa
İtalyanların Trablusgarp Savaşı’nda uçakları kullanmasıyla birlikte askeri
alanda kullanımı diğer devletlere de örnek olmuştur. Osmanlı Devleti ise en
başından beri havacılık faaliyetleri ile yakından ilgilenmiştir. Osmanlı
Devleti’nde uçuş gösterileri düzenlenmesine izin verilmiştir. Osmanlı Devleti
havacılık ile ilgili komisyonların oluşturulmasını ve uçaklar hakkında detaylı
raporlar tutulmasını istemiştir. Komisyon raporları sonucunda da dünyada
havacılık teşkilatını oluşturan ilk devletlerden biri Osmanlı Devleti olmuştur.
Süreyya Bey önderliğinde günümüz Atatürk Havalimanı yakınlarında uçuş alanları
ve uçuş okulu oluşturulmuştur. Fransa’ya öğrenciler gönderilerek uçuş
eğitimleri almaları sağlanmıştır. Aynı zamanda Avrupa’dan da uçuş alanında
eğitim vermesi için Osmanlı Devleti’ne bu konuda yetkili kişiler davet edilmiştir.
Osmanlı Devleti, Balkan Savaşları
sırasında havacılık faaliyetlerinin oluşumunu yeni yeni tamamlamaya
çalışıyordu. Bu yüzden Balkan Savaşları’nda hem keşif uçuşları yapılmış hem de
öğrencilere uçuş eğitimi verilmiştir. Bu sırada Almanya, Fransa ve Avusturya
gibi ülkelerin havacılık teşkilatlarıyla ilgili nizamnameler hazırlanarak Türk
Havacılık sistemi düzenlenmeye çalışılmıştır. Birinci Balkan Savaşı sonrasında
ise İstanbul – Kahire arasında uçuş seferleri düzenlenerek hem Osmanlı
Devleti’nin gücü gösterilmeye hem de bölgedeki halkın maddi ve manevi desteği
alınmak istenmiştir. Bu uçuş seferlerinde bazı kayıplar yaşansa da halk
uçaklardan çok etkilenerek maddi yardımda bulunmuştur. II. Balkan Savaşları
başladıktan sonra Fransız ve Alman pilotlardan yararlanılmıştır. Fransız
pilotlara güven duyulmadığından Alman pilotlar ise dönmek istediklerinden
dolayı uçuşlar Türk pilotlara kalmıştır. 1913 yılında imzalanan İstanbul
Antlaşması ile Balkan Savaşları’ndaki havacılık faaliyetlerimiz sona ermiştir.
Birinci Dünya Savaşı sırasında ise
keşif uçuşları Osmanlı Devleti’nin harekat planını şekillendirmesi açısından
faydalı bilgiler sağlamıştır. Ancak daha sonra hava teşkilatı zor zamanlar
geçirmeye başlamıştır. Bunların temel sebepleri personel, teçhizat
eksikliklerinden kaynaklanmaktadır. Bu sebeplerden dolayı hava araçları
istenilen yerde istenildiği gibi kullanılamamıştır. Daha sonrada 1918 yılında
imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması ile hava teşkilatı tamamen kapatılmıştır.
Milli Mücadele Dönemi’nde Osmanlı
Devleti’nde kalan hava kuvvetleri TBMM’nin çok işine yaramıştır. Havacılık
teşkilatı dağıtılmasına rağmen Konya’da ve Adana’da bulunan filolardan
yararlanılmıştır. Özellikle Vecihi Hürkuş ve Avusturyalı eğitmen Yüzbaşı
Hawkman Hari sayesinde yeniden eğitimler vererek havacılık faaliyetlerinde
yeniden teşkilatlanmaya gidilmiştir. Hatta bu sayede Sakarya ve Başkomutanlık
Meydan Muharebelerinde havacılık faaliyetleri sayesinde önemli başarılar elde
edilmiştir.
1933 yılına gelindiği vakit Hava Yolları
Devlet İşletme İdaresi kurulmuştur.
Havacılık faaliyetleri savaşların kaderini çizmiştir. Askeri anlamda da
devletlere yeni taktik kazandırmıştır. Günümüzde dahi havacılık ulaşımda,
ticarette, milli savunmada devletlerin çok önem verdiği bir kurumdur.
KAYNAKÇA
Ersan BOCUTOĞLU, Mehmet DİNÇASLAN,
“1925 – 1950 Döneminde Türk Havacılık Endüstrisi ve İkinci Dünya Savaşı Sonrası
Konjonktürün Türk havacılık Endüstrisine Etkileri”, KTÜ Sosyal Bilimler
Enstitüsü Sosyal Bilimler Dergisi
Etiketler: İnceleme, Tarih