Westworld Disizi: İnsan Sömürüsünün Eleştirisi

Tarihi okumalar yaptığımızda belirli bir dönem savaşların, belirli bir dönem hastalıkların belirli bir dönemde ise toplu ölümlerin yaşandığını görmekteyiz. Dünya ekonomik sistemi kapitalizm kendi içerisinde tüketim bazında ne kadar yeni kavramlar üretirse üretsin (ne4oliberalizm, minimalizm gibi) daima en fazla karı elde eden ülkenin, en güçlü ülke konumunda olduğu görülmektedir. Bu güçlü ülkelerin yanındaki çevre ve yarı çevre ülkeler ise güçlü ülke hangisiyse ona bağımlı halde sosyal ekonomik gelişimini( her türlü müdahaleye rağmen) devam ettirmek zorunda bırakılmış. Tabiri yerindeyse doğuştan gelen haklarını geliştirmesine bile fırsat verilmemiştir. Tüm bunlarla birlikte hızla artan tüketim çılgınlığı ve küreselleşme olgusuyla birlikte sosyal medyada yayılan yeni yerleri, kültürleri keşfetme merakı ise tüm insanlığa adeta bir virüs gibi yayılmıştır.

Günümüzde sınıf ayrımı dediğimiz kavram genelden özele her alanda kendisini belli etmektedir. Bakınız: Suriye’de ve Türkiye’nin doğusunda şu an bölgesel bir savaş devam etmektedir. Ve bu bölgeye giden paralı askerler bulunmaktadır. Bu askerlerin ideolojik, dinsel bir amacı olmadan sadece insan öldürmek için bölgeye gittiklerinden daha evvel haberdar olmuş muydunuz?

Vahşi kapitalizmin ve sürekli her şeyi en kısa vadede tüketmenin sonucunun bu olacağını kim düşünebilirdi. Lüzumundan fazla tekrarlanan her şey manasını yitiyor ve insanlık daha distopik bir geleceğe eviriliyor. Tam bu noktada  Westworld dizisinde kurgulanan tema parkı akıllara düşüyor. Bu parkta insana çok benzeyen robotlar mevcut ve parka gelen ziyaretçiler onlarla oynayabilmek için orada bulunuyorlar. Oyunu en geniş yelpazede ele alabilirsiniz “hostları” yani ev sahiplerini öldürebiliyorsunuz, cinsel isteklerinizi yerine getirmelerini sağlıyorsunuz, normal hayatınızda içinizde bulunan karanlık dürtülerinizin gerçekleşmesi için tasarlanmış bir oyun alanı Westworld. Kendinizi keşfetmeniz sağlayan, siyah şapkayı mı beyaz şapkayı mı giyeceğinize karar vereceğiniz bir alan. Dış dünyadaki insan ilişkilerinizde giydiğiniz o beyaz şapka bu parkta siyah şapkaya dönüşebiliyor.

 Bu bağlamda insanın içerisindeki o bastırılamaz şiddet arzusunun ne kadar derin olduğunu, güçsüz olanın bir şekilde yok olduğunu çünkü insanın bunları yok etme isteği ile programlandığını bu dizide açık bir şekilde görebiliyorsunuz. Misafirler, ev sahiplerine kolaylıkla saldırabiliyor. Çünkü ev sahipleri onlara saldırmamaları ve ne yaparlarsa yapsınlar karşılık vermemeleri adına programlanmış. Bilince sahip bir insanın, kendisini keşfetmesi adına bulunduğu oyun parkı, eninde sonunda insanlığa dair umudun son bulmasını sağlıyor.

Günümüzde bölgesel terör olaylarının yaşandığı Orta Doğu bölgelerine giden paraları askerlerin, bölgede yaşayan savunmasız halkla olan teması bu konu için çok acı bir örnek teşkil ediyor. Dünya ekonomik sisteminin yeterli olmaması, belirli bir kesimin daima sömürge bölgesi olarak kalması ve en çok insani sömürünün günümüzde yaşanması… aslında birçok şeyi açıklıyor. Kölelikle başlayan üretim ilişkilerine dayalı bu sistemin günümüzde geldiği konum paralı bir şekilde tıpkı oyun oynar gibi bir insanı öldürmek… o insanın yaşama hakkını varoluş mücadelesi hiç düşünmemek…

Etrafımıza baktığımızda sürekli yenilenen teknolojik gelişmeleri görüyoruz ve robotların tehlikesinden yakınıp duruyoruz. Fakat kendi kodlarımızla oynandığının farkında bile değiliz. Asıl korkulması gereken robotlar değil, bizleriz!