Konuşmalar,
kampanya içindir.
Kitleyi yaratan bireyler, ne türden olursa olsun,
yaşayışları, işleri güçleri, karakterleri, zekaları birbirine ne denli benzerse
benzesin ya da birbirinden ne denli ayrılırsa ayrılsın kitleleşme sonucu,
yalnız ve yalnız bu nedenden ötürü ortak (kolektif) bir ruh kazanır;
dolayısıyla, her biri tek başınayken duyumsayacağı, düşüneceği ve
davranacağından bir başka türlü duyumsar, düşünür ve davranır. Bazı düşünceler
vardır ki, birbiriyle kaynaşıp bir kitle oluşturmuş bireylerce kabul edildiğini
desteklendiği görebiliriz.
Bir
organizmadaki hücreler nasıl bir araya gelerek tek bir varlık oluşturmuşsa,
psikolojik kitle de bir an için birbiriyle kaynaşmış aynı türden (heterojen)
öğelerin oluşturduğu geçici bir varlıktır. Le Bon, kitle ruhu tanımında
kullandığı bu ifadeyle aslında toplumda bir birey olamamanın acizliğini ortaya
koymuş oluyor. Kitle ruhu, kitle psikolojisi, kitle tarafında kabul görülen her
şeyin kabul edilmesi, itiraz edenlerin ise, belli bir kitle tarafından
bastırılması… Peki, bu kitlenin kendi içerisinde oluşturduğu gruplara giremeyen
bireyler ne yapmalı?
Le Bon’un belirttiğine göre, tek kişinin bireysel yoldan
edindiği özellikler kitle içinde silinir, bireyin kedine özgü karakteri
kaybolur. Irksal bilinçdışı kendini açığa vurup, “aynıtürdenlik”
(heterojenite), “aynıtürdenlik” (homojenite) içerisinde eriyip gider. Buna
göre, kitle bireyinin ana özellikleri şunlardır: Bilinçli kişiliğin kaybolarak
bilinçsiz kişiliğin egemenliği ele geçirişi, duygu ve düşüncelerin telkin ve
bulaşım (sirayet) sonucu aynı yöne yönelişi, telkinle alınan direktifleri vakit
geçirmeden gerçekleştirme eğilimi, yani bireyin artık kendisi olmaktan çıkıp
istem gücünden (iradeden) yoksun bir otomata dönüşü…
Aynı toplum içerisinde kendisini belli bir grup içerisinde
bulan bireyin, doğal olarak içerisinde doğduğu grupta uzaklaşma eğilimi
göstermesi, bu grup içerisinde bir türlü yükselememesi, sınıf ayrılıklarının,
kimlikçi yaklaşımların sürekli olarak empoze edilmesiyle birlikte, bireyin
yalnızca arzu ettiği şeye ulaşmaya çalıştığı görülmektedir. Bu hayal edilen bir
iş olabilir, istediği dilde konuşmak özgürlüğü olabilir, istediği yaşam
standartlarına ulaşmak olabilir...
Liste uzatılmaya oldukça müsait gözüküyor ancak insan ömrü
bu kadar uzun olmamakla birlikte, birey, listeyi gerçekleştirme hülyasıyla
uyuyakalabilir ve uyandırılmayabilir.,.
Toplumun içinde oluşan ve belli kavramlarla beslenen parça
şeklinde dağılmış olan bu gruplar, amaçlarını eylemlere dönüştürme çabası
içerisindeyken, başka bir grubun özgürlüğünün, doğal yaşam hakkının,
düşüncesinin, hür iradesinin, inandığı adaletin önüne kolaylıkla geçebilir.
İtiraz edenler ise, ( tıpkı Riclanstis’te olduğu gibi) arzu ettikleri
isteklerinin peşinde koşarken aslında bu isteğin yalnızca bir Hamster
Oyuncağına giden yol olduğunun farkına varamazlar. Başka bir ifadeyle her
insanın eşit şekilde doğduğu bu dünyada, bazı insanlar başka bir grubun
rahatlığı ve daha fazla kar elde etmesi için çalışmaktadır.
Söz konusu süreç toplumun her tabanına işlenmektedir.
Bireyin doğduğu ırk, aile, okul, kültür yapısı, konuştuğu dil bu sürecin aktif
getirisini sağlayan unsurlar arasında yer almaktadır. Bireyin ruhsal
psikolojisinden, kitle psikolojisine kadar etki eden bu kavramlar oluşturulan
grupların başka bir grup üzerinde uygulamaya çalıştığı yaptırımların temelinde
hangi sebeplerin yattığını açıkça gösterirken, insanın doğduğu andan itibaren
seçemediği, doğuştan sahip olduğu niteliklerle yargılandığı gerçeğini ise gözler
önüne sermektedir.
Peki, toplumda hangisini
kabullenip yaşamalı… Arzu ettiklerimizi mi? Grup çıkarını mı? Seçim sizin.
Korkuyla yaşamaktansa, umutla yaşamayı
yeğlerim.
Bir şeyden korkacaksam başkalarının
korkmasından korkarım.
Korkunun kendisinden. Ama hayır,
korkmuyorum.
(Bu bir kampanya konuşmasıdır.)
Etiketler: Diziler, Elestiri, Fikirler, Guncel